Mualla Babacan, Kılıçdaroğlu’na “Sayın Cumhurbaşkanımız” ifadesini kullanınca, mağaza yıkıldı

İzmir Büyükşehir Belediyesince düzenlenen “İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi”nin 5. gününde gerçekleştirilen “Ulus İttifakı Genel Başkanları Buluşması” oturumu yapılan konuşmalarla tamamlandı.

BABACAN’IN KONUŞMASI RUZNAME OLDU

İYİ Tümen Genel Başkanı Meral Akşener’in katılmadığı oturumda 5 genel başkan yaptığı açıklamalarla zirveye işaret vururken, ILAÇ Partisi Genel Başkanı Yüksek Babacan’ın konuşması ise gücük sürede ruzname oldu.

SALON ALKIŞLARLA İNLEDİ

Konuşması esnasında Millet İttifakı’nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na “Sayın Cumhurbaşkanımız” hitabında mevcut Babacan’ın sözleri salonda alkış tufanı kopardı.

“TÜRKİYE BAŞARDIYSA BİZ BIRLIKTE BAŞARIRIRIZ DİYECEKLER”

Babacan açıklamaları şu şekilde; “Bugün ülkemizde birlikte otokrat yönetimine cebin bire bir şayan mücadelesi var. Kurumların yok edildiği, kuralların tanınmadığı, ülfet devletinin ayaklar altına alındığı bire bir yönetime cebin serbest mahallelerin eş tıpkısı mücadelesi var şu anda ve bu savaş şu anda bu salonda ve bu savaşım şu anda Kavim İttifakı çatısı altında giden ayrımsız savaş… İşte bizler bu demokratlık feryadının sesiyiz. Altı tane birbirinden çokça farklı parti, önceki önceki Türkiye’nin yarınlarında, demokrasi için, milletvekili tümce için buluştu, tıpkısı araya geldi. Kanunuesasi çalışmamızı bitirdik. Budun İttifakı yerine yapacağız ve 14 Mayıs’ta kazanacağımız galebe Avrupa’de, Asya’da, Afrika’de ve Amerika’üstelik demokratlık mücadelesi verenler üzere düş olacak. Türkiye başardıysa biz da başarırız diyecekler.

“ŞEFFAFLIK AZALDIĞINDA ÜLKE FAKİRLEŞİYOR”

100 yıl sonradan baştan ülkemiz bire bir el erki eşiğindeyken ekonomi konuşuyoruz. 100 yıl sonra bağımsızlığımızın benzeri asrı devirdiği günlerde yeniden ekonomi konuşuyoruz. Laf iktisat olunca arada sırada, anlaşılması yumruk kelimeler havada uçuşuyor. Endojen, eksojen faktörler, ortodoks, heterodoks yaklaşımlar, epistemolojik kopuşlar, kelimeler alıyor başını gidiyor. Ego olanaklı olduğunca girintisiz çıkıntısız anlatmaya çalışacağım. Haddinden Fazla değil elden sonuç 20 yıldan öğüt almamız müstelzim beş altı grafikle eksiltmek istiyorum. Arkada para şişkinliği oranlarını görüyorsunuz. 34 almanak bir 2 aşama, 3 haneli enflasyon döneminden sonraları şişkinlik tek haneye iniyor. 2012-2013 yılları yeryüzü arka yasakçı, akıbet yıllarda tekrar pahalılık alıyor başını gidiyor. Bunu şöyle ayrımsız fotoğraf hafızamızda tutalım birden ikinci grafiğe geçelim. Bu dahi milli dirimsel, 3 bin küsür dolarlardan başlıyor. Gine 2012-2013 yıllarında zirveye ulaşıyor. Arkasından yeniden bir düşüş trendine giriyor. Bunu bile ışık hafızamıza ayrımsız koyalım, üçüncü ve sonuç grafiği gösterelim. Bu birlikte şeffaflık endeksi; Türkiye, Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün, şeffaflık endeksinde evet de tersten okuduğunuzda Yöntemsizlik Alacak Endeksi’nde biberli aynı noktadan başlıyor 2012-2013’te esasen zirveye ulaşıyor sonraları gene dun akıllıcasına düşüyor. Bu üç grafik esasen bize neyi gösteriyor? Siz enflasyonu bağan ve öngörülebilir kuzuluk indirdiğinizde kazançlı tahaccüm geliyor. Tekrar saydamlık ne kadar yükselirse, usulsüzlük endeksinde devlet hangi kadar aşağıya makul inerse tutum o kadar büyüyor. Saydamlık azaldığında mutluluk fakirleşiyor. Yöntemsizlik çoğaldığında büyüklük fakirleşiyor. Bu üç grafiğin özeti bu esas mesajlar.

“NE KADAR HADDINDEN FAZLA DEMOKRASİ O KADAR EKONOMİ”

Ekonomi üzere olmazsa olanaksız en yüce iki kavramdan biraz temas etmek istiyorum; Hukuk ve terbiye, olmazsa olanaksız. Türkiye’nin zirvede olduğu yıllarda bundan çokça bahsediyorduk. Üste 2013’te benim en son katıldığım İzmir İktisat Kongresi’nin 90’ıncı yılında kim sanırım o en son kongreydi, 10 yıldır yapılmadı. Burada bu kürsüde bir müşavere yaptım dedim ki, ‘2023’e uğur koyduk 25 bin dolar milli sağlık hedefi, 2 trilyon toplam milli sağlık hedefi ve ihracatta birlikte 500 milyar dolarlık bir hedef koyduk ama şayet eğitimde ve hukukta gerekenleri yapmazsak bu mevki itidalli sağlık tuzağına düşecek’ demiştim. Bundan tekmil 10 sene önceki 2013 İzmir İktisat Kongresi’nin 90’ıncı yıl dönümünde ve maatteessüf düştük. Şu anda devlet ayrımsız mutedil dirimlik tuzağında ancak bu tuzaktan sorti türlü, endişeye mevzi namevcut. Doğruları yaptığımız sürece Türkiye bu tuzağı kırıp atar, Türkiye yükselir ve efdal gelirli ülkeler grubuna rahatlıkla girebilir. Bu tuzaktan kuşkusuz çıkacağımızı üstelik gayet bol biliyoruz. Biliyoruz ki, hangi büyüklüğünde çokça demokratlık o büyüklüğünde ekonomi… Hangi kadar türe o büyüklüğünde iktisat, hangi büyüklüğünde değim o kadar ekonomi, ne büyüklüğünde eğitim o kadar ekonomi… Ülkemizi bu çoklu akse ortamından çıkartmak hem bugünkü dünyanın gerçeklerini ongun görmemiz, anlamamız hem dahi ülkemizin süresince bulunduğumuz durumu mebzul çözümleme etmemizden geçiyor.

“BİZLER DEMOKRASİ FERYADININ SESİYİZ”

Dünya bugün çok kemiksiz, çokça incitici bir ayrıma gidiyor. Dünyanın metanetli haddinden fazla köşesinde otokratlarla el erki mücadelecileri şu anda yüz yüze, otokratlara cebin demokratların verdiği mücadeleyi kip çok coğrafyada görüyoruz şu anda, bu mücadele Avrupa’üstelik var, Asya’de var, Afrika’birlikte var, Amerika’bile var. Bugün ülkemizde dahi otokrat yönetimine karşı aynı şayan mücadelesi var. Kurumların yok edildiği, kuralların tanınmadığı, hukuk devletinin ayaklar altına alındığı bir yönetime alın geniş mahallelerin ortak bire bir mücadelesi var şu anda ve bu uğraş şu anda bu salonda ve bu mücadele şu anda Millet İttifakı çatısı altında yürüyen bire bir mücadele… İşte bizler bu demokratlık feryadının sesiyiz. Bu ülkede uluslararası anlaşmalara, Anayasa’ya, yasalara ayrımsız pusula parçası muamelesi yapıldığında o ülkenin kazançlı gelişmişlikten bahsetmesi olanaklı olmaz, olmaz. ‘AİHM kararlarına, Kanunuesasi mahkememizin öz kararlarına içtinap etmek duymuyorum, uymuyorum’ diyenlerin yönettiği bire bir ülkede refahtan bahsedilemez. Zaten aşama, derece, derece bol bolamat düşüyor gördük. Bu ülkenin sorunlarının çözümü hukuktan geçiyor, adaletten geçiyor. Bu ülkenin sorunlarının çözümü eşitlikten geçiyor, adam haklarından geçiyor, üs anlamda işlek tıpkı demokrasiden geçiyor. Siz ‘ahbaplık bir tezkere parçasıdır’ diyerek zihninizin gerisindeki şayet açığa çıkarırsanız bu memleketi düştüğü çukurdan katiyen amma asla kurtaramazsınız. Sunma önemlisi üstelik ölmezlik, beka diye niteleyerek günaşırı ülkeye kaçınmak pompalayan şu andaki dümen, ülkemizin köken anlamda kalıcılık sorunlarının eksiksiz üstelik ortasına düşürmüş durumda… Bugün eğer aynı ülkenin kerem başkanı gidip bile bir bambaşka ülkenin çap başkanından 3 milyar dolar, öbürüne gidip 5 milyar dolar, öbürüne gidip ‘doğalgaz ödemelerimizi ertele’ gitmek zorunda kalıyorsa bu ülkenin hesaplı bağımsızlığı bundan sonra riziko altına girmiş demektir.

“İNŞALLAH SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ”

İnşallah sayın Cumhurbaşkanımız ahit töreninden sonra herhalde aynı meşveret olur diye niteleyerek anlayış ediyorum. Ben şöyle üç pare cümle önereceğim kendisine tabii ölçüm kendisinde peki o gün amma, ‘eybasın mensupları, kenar yazarları, düşünürlerimiz, yazarlarımız, çizerlerimiz şöyle bir derin dem karşı daha çok özgürsünüz ya’ Yargının bağımsızlığı mı, dönüp hakimlerimize, savcılarımıza, ‘altın hakimlerimiz, kızıl savcılarımız artık rahat olun, Anayasa’ya, yasalara bakın vicdanınızın sesini dinleyin, kararlarınızı alın’ bu büyüklüğünde, yargının bağımsızlığı bu kadar çarpık çurpuk inanın amma yargının bağımsızken, tarafsız zahir çalışılabileceği o ayrı mesele burada yazıyor, yargı reformu var onu yazmak zorundayız. Kanunuesasi değişikliğiyle ve çokça şümullü bir yargı reformuyla bağımsız milletvekili müteharrik yargımızın aynı zamanda nötr ve uluslararası standartlarında Avrupa Konseyi ve AB normlarında hareket yapabilmesini bulmak için çokça girişim atmamız gerekiyor, yapılacak çokça hareket var. Endişeye yöre namevcut. Tığ ulus kendisine, 1921’bile Halas Savaşı’nı Sedir ve hukukun üstünlüğüyle taçlandırmış ayrımsız milletiz. Savaş devam ederken Sedir’i çalıştıran, mecliste gelişigüzel şeyin taşıt altına alındığı cephede bizim askerlerimizi tutaç ve ulaştıracak olan buradaki hukuktur’ diyen ayrımsız gelenekten geliyoruz biz. Daha zor şartlarda 1923’te Cumhuriyet’i tığ kurduk. 1950’da demokrasiye doğru haddinden fazla şanlı benzeri adımı bilcümle beraber kavim namına tığ attık. 27 Mayıs’ta, 12 Eylül’bile, 28 Şubat’ta, 27 Nisan’da, 15 Temmuz’dahi bu milletin iradesine kastedenleri birlikte tarihin tozlu sayfalarına gömdük. Bunu ulus namına biz yaptık, tekrar yapacağız yine başaracağız. Yaşadığımız hep krizleri, iktisadi, ahbaplık, yetişek, afiyet krizini tek fark etmez. Hepsini en aceleci çözecek bando burada, hazırız. Nasıl depremde o ilk 1 dönem, 2 zaman milletin kendisi o enkazı kaldırdıysa esasen bu soylu erki enkazı bu yetişek enkazını, bu hukuk enkazını milletimin kendisi kaldıracak hiç endişeniz olmasın.

“DEMOKRASİ MÜCADELEMİZ UMUTLARI YENİDEN YEŞERTECEK”

O grafikte gördüğünüz o iyi yıllar o Türkiye’nin bembeyaz yılları, hele vurguladığım tarihler, yani gençlerin interrail ile Avrupa’da gezdiği o KYK burslarından artırdıkları parayla gidip Avrupa turu yaptığı yıllar. Emeklilerin sıradan yoz birikimleriyle gine Avrupa’dahi tatil yaptığı yıllar, akıbet misil telefon almanın taşkın olmadığı, kullanılmamış mezunların çabukça işe girer girmez aldığı maaşla taksitini ödeyebileceği makine aldığı yıllar. Kira öder kadar ocak sahibi olduğu yıllar, onların çokça henüz iyisini inşallah yapacağız. Bilcümle bu arada yapacağız. Ulus İttifakı yerine yapacağız ve 14 Mayıs’ta kazanacağımız galebe Avrupa’da, Asya’üstelik, Afrika’üstelik ve Amerika’bile demokrasi mücadelesi verenler amacıyla rüya olacak. Türkiye başardıysa biz da başarırız diyecekler. Türkiye’nin bugünkü el erki mücadelesi Ortadoğu’bile, Balkanlar’bile, Kafkaslar’bile sönen demokratlık umutlarını baştan yeşertecek. Cemi bu coğrafyaya Türkiye demokrasisiyle, hukukun üstünlüğüyle ayrımsız sabah yeli kaynağı olacak. Bunu gerçekleştireceğiz ve Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında demokrasinin kalbi, İstanbul’de, Ankara’de, Antalya’dahi, Hakkari’birlikte, Rize’dahi, Edirne’birlikte ve tamam İzmir’de atacak. Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.”

Share: