TMMOB Samsun İl Koordinasyon Oturmuş Sekreteri Kebapçı: “Zaruri Önlemler Alınmadığı İçin İşyerleri Çalışanların Mezarı Olmaya Devam Ediyor”

MEHMET REBİİ ÖZDEMİR

TMMOB Samsun İl Koordinasyon Oturmuş Sekreteri Iye Kebapçı, 3 Mart İş Cinayetlerine Cebin Savaşım Günü zımnında “Ölüm bilcümle bize mi düşer? Zaman 3 Mart 2023, 1992 yılında Zonguldak Kozlu’daki kömür madeni ocağında grizu patlaması sonucu 263 maden emekçisini kaybettiğimiz katliamın 31. yılı. Bu balaban acıya rağmen vacip önlemler alınmadığı, lazım düzenlemeler yapılmadığı için madenler duygusal almaya, işyerleri çalışanların mezarı olmaya devam ediyor” açıklamasını yaptı.

TMMOB Samsun İl Koordinasyon Yerleşmiş (İKK) 3 Mart İş Cinayetlerine Karşı Uğraş Günü ile ait kendisine basın açıklaması yaptı. Açıklamayı okuyan TMMOB Samsun İl Koordinasyon Oturmuş sekreteri Veli Kebapçı, “Deprem bölgesinde geceleyin vardiyasında etkin zorlu haddinden fazla iştirakçi ve hastanelerde etkin çokça sayıda esenlik emekçisi depreme işyerlerinde uğramış, yıkılan işyerleri ve hastaneler zorlu haddinden fazla çalışanın hayatını kaybetmesine sebep olmuştur. Depremin kolaylıkla arkası sıra işverenlerin, işyerlerindeki malları idare etmek üzere işçileri işyerlerine sokması ya de çalışmaya zorlaması nedeniyle meydana gelen dümdar depremlerde hayatını kaybeden işçiler olmuştur. İşçi eğitimleri yenilenmeli, işçilerin ‘ivedi ve hayati felaket yerinde çalışmaktan kaçınma hakkı’ bulunduğu işçilere hatırlatılmalıdır” dedi.

“DUYGUSAL KAYIPLARI OLMASI ŞANS PLANININ BİR PARÇASI OLMAZ”

Iye Kebapçı şunları söyledi:

“Ahiret Yolculuğu hep bize mi düşer? Zaman 3 Mart 2023, 1992 yılında Zonguldak Kozlu’daki kömür madeni ocağında grizu patlaması sonucu 263 maden emekçisini kaybettiğimiz katliamın 31. yılı. 31 sene geçmiş yaşanan bu nazik acıya rağmen vacip önlemler alınmadığı, vacip tensikat yapılmadığı için madenler birey almaya, işyerleri çalışanların mezarı olmaya bitmeme ediyor. Rastgele sene binlerce emekçi çalışırken hayatını kaybediyor. Ülkemizdeki hareket cinayetlerine dikkat çekebilmek, herif hayatının, iştirakçi sağlığının ve aksiyon güvenliğinin önemini vurgulamak üzere 3 Mart tarihi TMMOB aracılığıyla ‘İş Cinayetlerine Karşı Savaş Haset’ kendisine ilan edilmiştir. Bu yıl ‘İş Cinayetlerine Karşı Savaşım Haset’nü çok acı verici şartlar altında anıyoruz. 6 Küçük Ay 2023 tarihinde yaşanan 11 ilimizi etkileyen depremde resmi açıklamalara göre 45 binin üzerinde can kaybı yaşandı. Tekmil ülkemize çıban sağlığı diliyor, hayatını kaybedenlerin yakınlarının acısını paylaşıyoruz. Sarsıntı bire bir doğa olayıdır. Bu tabiat olayını bir felakete muhavvil, toplumsal ayrımsız trajedi haline getiren iktidarın politikaları ve dümen anlayışı olmuştur. Iskân planlarının riskler gözetilerek yapılmaması, yapıların inşasında ilmî, maharet şartlara uyulmaması, kentsel dönüşüm uygulamalarının deprem riskini ortadan yok etmek üzere yapılmaması ve ümran barışı kadar esbap şehirlerimizin yerle bire bir olmasına hastalık olurken, acil ebat ve kıyamet yönetimindeki yetersizlikle felaketin boyutlarını daha de artırmıştır. Bir Nice ülkede 7.7 ve 7.6’nın üstünde büyüklükteki depremlerde çok birkaç birey kaybı olurken ülkemizde on binlerce can kaybı olması ‘baht planının parçası’ namına açıklama edilemez. Yer seçimi, projelendirme, yapım, denetim konularında selen doğrultusunda davranılsa, bu boyutta bir katabolizma ve birey kaybıyla karşılaşmayacağımızı hepimiz biliyoruz. AKP’nin neoliberal politikaları ve ranta dair uygulamaları huy olaylarını felakete, işyerlerini iştirakçi mezarlığına dönüştürüyor. Yer Sarsıntısı karşısında sergilenen yildiz planının parçası yaklaşımı, aksiyon cinayetlerinde üstelik ‘bunlar çarpık çurpuk şeyler, literatürde iş kazası diye niteleyerek bire bir görüngü var, bunun yapısında, fıtratında olan şeyler’ biçimindeki anlayışın uzantısıdır” şeklinde konuştu.

“İŞ YASALARI ÇALIŞANLARIN HAKLARINI KORUMUYOR”

İşçi sağlığı ve güvenliği alanında ‘devrim’ yerine nitelendirilerek 2013 yılında yürürlüğe konulan 6331 az İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu çalışma yaşamını düzenleyen bir tane yasa değildir. Mücahede yaşamı, 4857 az İş Kanunu, 6356 sınırlanmış Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu, 5510 dar Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu olmak için birçok kanun ile biçimlendirilmektedir. İş yasalarının, çalışanların hakkını arkalamak ve imar etmek amacını temel mebde edinmesi gerekirken, 4857 az İş Kanunu, 6331 dar İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, Sendikalar ve Şişman İş Sözleşmesi Kanunu ve alana ilgili yapılan değişik düzenlemeler işverenlerin çıkarları doğrultusunda şekillendirilmiştir. Streç ve kuralsız çalışmayı, eğreti hisse senedi ilişkisini, taşeronlaştırmayı, eğreti işçiliği kanuncu hale getiren, kıdem tazminatlarını, fazla emek ücretlerini, sendikal doğruluk ve yetkileri budayan iştirakçi sağlığı ve iş güvenliğini işveren yükümlülüğü adına görmeyen, örgütlülük önüne engeller koyan düzenlemelerdir. 6331 dar İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile iştirakçi sağlığı ve güvenliği alanı, taşeronlaştırılmış, etraf koşullarına tecezzi edilmiştir. Bu yasayla beraber, işverenin iştirakçi sağlığı ve güvenliğini mizan yükümlülüğü, Ortak Keyif Düzenlilik Birimleri (OSGB) adıyla kurulan, irili ufaklı şirketlere bırakılmıştır. Bunun sonucunda de işçi cinayetleri ve çığır hastalıkları çabucacık artmıştır. 6331 mahdut Kanunu, İşçi Sağlığı ve Güvenliğini Taşeronlaştırma Yasası adına tarif etmek henüz makul olacaktır. Amme, fal görevini bile yürütmezken yükümlülüklerine adına getirmeyen işyerlerine caydırıcı cezalar bile uygulanmamaktadır. Beniâdem aksiyon kazalarında işverenler basit mal cezaları ile neredeyse ödüllendirilmektedir.

“İŞÇİLER İŞVEREN MALLARI YÜZÜNDEN CANLARINDAN OLDU”

Deprem bölgesinde akşam vardiyasında müteharrik mütehammil çokça işçi ve hastanelerde çalışan çokça sayıda esenlik emekçisi depreme işyerlerinde uğramış, yıkılan işyerleri ve hastaneler kip çok çalışanın hayatını kaybetmesine bozukluk olmuştur. Depremin hemencek peşi sıra işverenlerin, işyerlerindeki malları örtbas etmek için işçileri işyerlerine sokması evet da çalışmaya zorlaması nedeniyle meydana mevrut dümdar depremlerde hayatını kaybeden işçiler olmuştur. Depremden etkilenen bölgelerdeki işyerlerinde riziko değerlendirmesi yenilenmeden, işyerinin, ekipmanların, iş koşullarının uygun olduğu belirlenmeden faaliyet yapılmamalıdır. İşçi eğitimleri yenilenmeli, işçilerin ‘ivedili ve dirimlik coşkunluk yerinde çalışmaktan içtinap hakkı’ bulunduğu işçilere hatırlatılmalıdır. Hareket sonrası oluşan milyonlarca tonluk kriz kaldırılmaya başlandı, gerileme kaldırma işlemi hele asbest nedeniyle hem bu aha çalışanlar hem bile çevredekiler için riziko oluşturmaktadır. Gerileme kaldırma çalışmaları yetişek almış, arzulu ekipler aracılığıyla yapılmalıdır. Lüks türap çıkışının önlenmesi için sulama yapılmalı, yaş çalışılmalıdır. Hafriyatların döküleceği yerler hayat alanlarından uzakta ve türap dağılımı önlenecek biçimde belirlenmeli ve düzenlenmelidir. Kazı alanlarına methal ve çıkışlar kontrollü yerine yapılmalıdır. Göçük tahammül ve hafriyat çalışmaları esnasında ortamda bulunanların ve çalışanların FFP2 ya da FFP3 tipi maske, gözlük ve tulum kullanması sağlanmalıdır. Depremin yaşandığı illerde kesintiye uğrasa bile ülkemizde himmet yaşamı, gelişim ilişkileri sürecektir ama hareket kazası, iş cinayetleri, ölümler sürmemelidir, hasis tek madde eskisi üzere olmamalıdır. İş kazalarını ve işyerlerinde ölümleri durdurabilmek amacıyla metin ve güvenlikli benzeri ortamda çalışmanın her çalışanın hakkı olduğu, işçi sağlığı ve hisse senedi güvenliğinin sağlanmasının öncelikle devletin ve işverenin görevi olduğu gerçeği çerçevesinde akım edilmelidir.

“EVVEL İNSAN HAYATI VE EMEĞE DEĞER VERİLMELİDİR”

İşçi sağlığı ve gelişim güvenliği alanına ilgili aranjman ve fal yetkisi, Faaliyet ve Içtimai Güvenlik Bakanlığı’nın yanında, Esenlik Bakanlığı, üniversiteler, sendikalar, TTB ve TMMOB’den oluşan idari ve mali yönden bağımsız milletvekili benzeri enstitüye verilmelidir. Çalışma yaşamına ilişik eksiksiz düzenlemeler bu enstitü aracılığıyla baştan ele alınmalı ve kararlaştırılmalıdır. Elastiki ve kuralsız çalışmayı, eğreti hareket ilişkisini, taşeronlaştırmayı yasal arkaç getiren, bayrılık tazminatlarını, aşkın mücahede ücretlerini, sendikal adalet ve yetkileri budayan iştirakçi sağlığı ve hisse senedi güvenliğini çalıştıran yükümlülüğü olarak görmeyen, örgütlülük önüne engeller koyan yasa ve gayrı düzenlemeler iptal edilmelidir. Gerçekleşen hareket cinayetleri ve gelişim kazalarının iri çoğunluğunun önlenebilir olduğu bilinmektedir. Ilmî ve beceri ölçütler doğrultusunda atılacak adımlar ile göz bakarak bakarak geliyorum demekte olan facialara sonuç yüklemek mümkündür. Bunun üzere ilk eş hayatını ve emeğe ayar veren benzeri yaklaşımın benimsenmesi gerekmektedir. Bizler, seçkin 3 Mart’ta olduğu kabilinden zaman dahi aksiyon cinayetleri ile mücadele etmek amacıyla sesimizi yükseltiyoruz. Ahiret Yolculuğu, yaralanma ve hastalıklı kalma; elastik ve garantisiz mücahede tek emekçinin kaderi değildir. İnsan onuruna yerinde, güvenli ve garantili mücahede hakkımız, mesleğimiz üzere sesimizi yükseltiyoruz. Tüm ülkede, tamam emek alanlarında gelişim güvenliği önlemlerinin artırılması, bağımsız teftiş sisteminin yerleştirilmesi, iş cinayetlerinin ve iş kazalarının durdurulması amacıyla yılmadan savaş edeceğimizi kamuoyuna çekinmek ile duyururuz.”

Share: