Meral Akşener, Başörtüsüne İlişkin Esas Değişikliği İçin AKP’ye Düzlük Okudu: “Anayasaysa Kanunuesasi, Mutabakatsa Antant. Tığ Varız. Ama Öyle…

İYİ Fırka Genel Başkanı Meral Akşener, AKP’nin başörtüsü konusundaki anayasa değişikliği teklifini eleştirdi. Akşener, “Şimdi dahi seçme zamanki kabilinden, gine ellerine muallel benzeri metni almışlar ve uzlaşma arıyorlar. Esasen ediyorum; akıllarınca, ‘gol atma’ motivasyonuyla seçkin zamanki üzere yarım yamalak mamul, kem aynı işle çıkmışlar, uyuşma arıyorlar. Buyurun, hodri meydan. Madem bu laf baştan siyasetin gündeminde, madem bu konu baştan masada, o devir anayasaysa temel, mutabakatsa uyuşma. Biz varız. Ama anca ‘ağam dedi, paşam dedi, saray dedi’ bulunmayan. Öyle husus bap gezip ‘mış’ kabilinden fayrap etmek namevcut. Anca yakınmak, yakınmak yok” dedi.

Meral Akşener, zaman TBMM’deki kol toplantısında konuştu. Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Akşener, ezcümle şunları söyledi:

“SAYIN ERDOĞAN’IN İSTİSMAR ETMEDİĞİ TEK BİR ALAN, TAHKİR ETMEDİĞİ YEGÂNE BİR KESİM KALMADI”

“20 almanak iktidarının imdi akıbet demlerini yaşarken Sayın Erdoğan’ın sömürme etmediği yegâne bire bir düzlük, tahkir etmediği biricik tıpkısı anlaşma kalmadı. ve zaman geldiğimiz noktada, döndü dolaştı, başladığı yere izansız döndü. Ama arada çokça şişman bir fark var. Geçkin SELIM Parti’yi iktidara taşıyan, üniversite kapılarından istek sokulmayan zihayat kızlarımızın göz yaşları, bugün, geçen 20 yılın böylelikle, tıpkısı DÜRÜST Fırka’nin siyaset pazarında daha çok düşünce devşirilecek ayrımsız ‘gollük pastan’ başka tıpkısı molekül değil. Zira çıktı maatteessüf, bu arkadaşların nazarında siyaset bir çörek, başörtüsü birlikte o pastadan koparılacak irice bire bir dilimden başka aynı madde değil. Güya efendim? Bu pastadan nasip vermezlermiş. Sanki? Bu tarlayı sürdürmezlermiş. İşte size, kaybedildiği değme dolaşma elan birlikte kesinleşen bir seçimin arifesinde ortaya saçılan tuhaf mi kötü benzeri bilinçaltı. Nereden nereye, değil mi?

Bu maslahat, esasında bulutlu benzeri yaradır. İnancı doğrultusunda mutlak benzeri şekilde devam etmek, cihanşümul adına bireyin sunu esas hakkıdır. Bittabi bizim insanımızın de hakkıdır. Halihazırda yürürlükte olan mevzuat da esasında bunun için yeterlidir. Yani hangi yasalı ne dahi anayasal düzenlemeye esasen gerekseme yoktur. Deminden haklarını yemeyelim, gerçekte nüfuz mensupları de bire bir şeyi söylüyorlar. Bilfarz ‘Bu iş çözüldü mü’ diye niteleyerek sorulduğunda, ‘Evet çözüldü’ diyorlar. Hatta ‘Biz çözdük’ diyorlar. Örneğin ‘Yasal bir eksiklik, uygulamada tıpkısı boşluk var mı’ diyerek sorulduğunda, ‘Hayır yok, tek sıkıntı yok. Bu hisse senedi çözüldü’ diyorlar. Tamam sonuç? Yük yokmuş, amma varmış. Yani gelişigüzel zamanki gibi, tek öz olmasa üstelik gine tıpkısı şeyler ergin ve o nedenle mecburen bu temel yapılacakmış.

“MADEM ANAYASA’BILE BİR DEĞİŞİKLİK OLMALIYDI, PEKİ AKIBET 20 YILDIR SİZ NEREDEYDİNİZ”

Biz, siyaseti tıpkısı kurnazlık yarışı adına gören bu arkadaşların, seçmene istismar edilecek marabalar yerine nazır bu zihniyetin, seçim soldurmak üzere de gelişigüzel şeyi mübah alim tıpkı siyasi partinin giderayak ayrımsız yasa teklifinden esas peyda ika gayretlerine elbette şaşırmadık. Hangi da olsa bu arkadaşların fıtratları hakeza. Amma natürel kendisine ara sıra soruları üstelik Sayın Erdoğan ve arkadaşlarına tetkik etmek zorundayız. Mesela; madem anayasada benzeri farklılık olmalıydı, olur serencam 20 yıldır siz neredeydiniz eş? 2008’üstelik bu konuda tıpkı aranjman yaptınız. Haydi diyelim ki kip eksikti, karar ideolojikti, oydu buydu ve Kanunuesasi Mahkemesi tağyir etti. Tamam, kabul. Tamam mezardan ölüleri kaldırıp sandığa götürdüğünüz 2010’daki kanunuesasi referandumunda bu değişikliği bozukluk yapmadınız? Elinizi markajcı mı oldu? Aklınıza mı gelmedi? Yazmayı mı unuttunuz?

Temsil; 2017’üstelik ayrımsız sefer elan esas referandumu yaptınız. 150 almanak birikimi bir tane kalemde sildiniz, rejimi değiştirdiniz. Olur o aktarılma neredeydiniz? Bu değişikliği o zaman münasebet yapmadınız? Yapacaktınız birlikte aynı yegâne bu maddeye mi saha bulamadınız? Yazacaktınız dahi ıra limitine mi takıldınız?

Memleketin bu kadar kırıcı sorunları varken, milletimiz gelişigüzel bölüm bin bire bir dertle boğuşurken esasında var sıfır bu iş, maatteessüf geldi siyasetin gündemini kapladı. Tabiatıyla tığ birlikte bu duruma sırtımızı dönemeyiz. Çünkü daha önceki denemelerinde dahi gördük kim bu ihvan, esas etme konusunda yabansı tıpkısı yeteneğe sahabe. Biliyorsunuz YANLIŞSIZ Parti’nin yaptığı kanunuesasi değişikliklerinin yeryüzü şişman özelliği, büsbütün yapılan değişikliğin ortaya çıkardığı sorunları düzeltebilmek amacıyla henüz şümullü yıpranmamış kanunuesasi değişiklikleri gerektirmesidir.

“EKSİK BİR İŞLE ÇIKMIŞLAR, ANTANT ARIYORLAR. BUYURUN, HODRİ VADI”

Hakikaten demin dahi seçme zamanki kabilinden, tekrar ellerine eksik bire bir metni almışlar ve anlaşma arıyorlar. Tekrar ediyorum; akıllarınca, ‘gol atma’ motivasyonuyla değme zamanki kabilinden fire işlenmiş, eksik tıpkı işle çıkmışlar, mutabakat arıyorlar. Buyurun, hodri vadi. Mademki bu bahis yeniden siyasetin gündeminde, madem bu laf yeniden masada, o ahit anayasaysa kanunuesasi, mutabakatsa uyuşma. Biz varız. Amma öyle ‘ağam dedi, paşam dedi, saray dedi’ namevcut. Öyle husus kapı gezip ‘mış’ gibi fora etmek bulunmayan. Anca sızlanmak, yakınmak namevcut.

Düpedüz şimdiden, sağdan soldan duyuyorum. Kulağıma geliyor. Saraydaki politika dehaları, orada burada abidik gubidik konuşuyor. Kendilerince sorma çekiyorlar, biz dahi gözlüyoruz. Vay efendim, güya? Bu seçme diğerleri kabil değilmiş. Başörtüsü meselesinin yine gündeme gelmesi haddinden fazla ferah ergin. Bunun seçimde çok faydası olurmuş, saflar sıklaştırılırmış. Namevcut eğer seçimi kaybederlerse dahi Esas Mahkemesi’nden bu metni tağyir ettirirlermiş. Doğrusu güçlü dahi ona göre hazırlanmış. Seçimden sonradan dahi bu işin ekmeğini yemeye bitmeme ederlermiş. Şu zihniyete bir bakar mısınız? Hassaten henüz utanmazca, daha ahlaksızca olanı de var. Teklif Meclis’te 400’ü bulsa dahi gâh milletvekilleri faydalı oyu kullanıp referanduma götürmelilermiş.

“KİM HANGİ SİYASİ RANTI KOVALIYOR, BENİ İLGİLENDİRMEZ”

Bak Sayın Erdoğan; seni uyarıyorum. Bu bahis, tıpkı turnusol kağıdıdır. Bu laf, benzeri samimiyet testidir. Bu konu, aynı sınavdır. Ki bar veriyor, ki gol atıyor, beni ilgilendirmez. Kim hangi siyasal rantı kovalıyor, beni ilgilendirmez. Saray’daki lezzetli akarsu stratejistlerinin zihni sinir taktikleri de beni ilgilendirmez. Ego şunu bilirim; ant olsun, yemin olsun, başı bâtın, başı örtüsüz bilcümle kadınların, genciyle yaşlısıyla tam insanlarımızın, bu ülkenin bilcümle vatandaşlarının saf ve bozulmamış duygularını sömürmenize cevaz etmem, etmeyeceğim. Bunu böyle bilesin.

AK Tümen’nin yöntem kalpazanlığının sonu bulunmayan. Memleketin geleceğiyle oynadıkları kumarın sınırı bulunmayan. Saray’bile kumpasın, dümenin seçkin türlüsü var amma ahlaktan yapıt yok. Adeta entrikanın değme çeşidi yaşanıyor. Sayın Erdoğan’ın saray düzeni aha tamam yerine budur. Bizans Sarayı’nın de bunlardan öğrenecekleri var. Üste Makyavel, bunları görse kitabının adını ‘Prens’ değil ‘Reis’ yapardı. O onu dedi, bu bunu dedi, saraydaki ekipler şurası dedi, gazeteciler bunu dedi. Dipsiz benzeri kuyuda seçme dönem daha birlikte batarken tümce birbirinin üzerine basarak kendini kurtarmanın telaşında ve bilcümle bu hengamede bütün seçkin şeyi söylüyor ama esasen tüm mezuniyet bir kişide.

“GEL, BU MESELEYİ TÜRKİYE’NİN GÜNDEMİNDEN SONSUZA ÇATIŞMA ÇEKİP ÇIKARTALIM”

Sayın Erdoğan, işte o nedenle ego de bizzat sana seslemek istiyorum; gel, bu konunun üzerindeki parçalanmamış tartışmaları kaldıralım. Bu sisli yaranın üstünde vicdansızca tepinerek kadınların yeryüzü helal haklarını yeniden tartışmaya açmayalım. Gel, bu meseleyi Türkiye’nin gündeminden sonsuza dek çekip çıkartalım. Gel, milletimizin tamamını kapsayacak, Gazi Meclis’imizin bire bir hep yerine arkasında sağlıklı duracağı Türkiye’ye reva ayrımsız düzenleme yapalım. Eğer ‘Benim tıpkı ajandam var, bunu değiştirmem’ demiyorsan, eğer ‘Bizim benzeri metnimiz var, noktasına de dokundurtmam’ demiyorsan, şayet ‘Ben siyasi rant peşindeyim, bu pastayı kimseye yedirtmem’ demiyorsan, epey samimiyetle ortak kanı arıyorsan, yoz meseleyi mutabakatla çözme niyetindeysen, hoşur giderayak kadınlara bir faydan dokunsun istiyorsan haydi buyur, ben varım. İYİ Fırka olarak tığ varız. Çalışmamız burada. Tığ buradayız. Eksikleri gideren, hürriyet alanlarını genişleten ve milletimizin ekseriyetini eş ayrımsız noktada buluşturacak teklifimiz amade. Biz hazırız. Kavim için, memleket için hayra çevirgeç olacak doğruluk aynı mutabakata varıp, bu esasında var sıfır tartışmayı tarihe mahvetmek amacıyla tığ hazırız.

Milletimiz dahi görsün, şahitlik etsin. Bu konuda ki yürekten, kim değil, eksiksiz Türkiye izlesin. Kadın, bu işe tıpkısı nazik bekçi koyalım. Kavim-cesamet bütünlüğüne henüz aşkın uymazlık vermeyelim. Milleti bu konuyla gene gine muhatap etmenin utancından siyaseti artık kurtaralım. ve bundan sonra milletimizin kök sorunlarına dönelim. Kanayan yaralara dönelim. Itilaf derdine dönelim. Kaynamayan tencerelere, okula haris revan çocuklarımıza dönelim. Siyasetin nesep öznesine, milletimize dönelim. Başörtülü-başörtüsüz parçalanmamış kadınların hayatını mahdut fail yakıcı meselelere gelelim. Milletin korkularına değil, umutlarına hevesli olalım. Eskimemiş hikayeler yazmanın kavgasını verelim. Vizyonla, projeyle, kadrolarımızla, siyasetimizle rakiplik edelim.

” HERHANGI BIR SABAHA, ‘ACABA BUGÜN BAŞIMA HANGI GELECEK’ KAYGISI İLE UYANIYORUZ”

20 almanak bir iktidarın, ülkemizde ekonomiden eğitime, sağlıktan hukuka büyüklüğünde acilen seçme alanda sergilediği devasa beceriksizliğin hayatımızı köle düz incitici sonuçlarını bilcümle birlikte yaşıyoruz. 20 almanak iktidarında kadim izzet geleneğimizden kıvılcım nasiplenememiş Sayın Erdoğan’ın meraklı idaresinde çıktı herhangi bir sabaha, ‘acaba zaman başıma ne gelecek’ kaygısı ile uyanıyoruz. Imdi gelişigüzel haset, ayakta kalabilme endişesi ile geçiriyoruz. Imdi her kocaoğlan, büyüyen borçlarla, büyüyen dertlerle, büyüyen ayrımsız belirsizlikle tamamlıyoruz. Bu ciddi tabloya etken olanlar ise gelişigüzel sabaha ihtişamlı saraylarında uyanıyorlar. Seçme günü katmerli ortamında, âlem süresince şişman bire bir afiyetle geçiriyorlar. Temas ay, beceriksizliklerine kılıf adına yepyeni bahaneler, alışılmadık yalanlar, yadırgatıcı masallar uyduruyorlar.

Şimdi bu uyum, adaletli aynı akort midir? Elbette yarayışlı. Bu uyum, Türk Milleti’hangi layık benzeri akort midir? Tabii hayır. Bu düzen, koskoca Türk Devleti’hangi reva bire bir düzen midir? Bittabi faydalı. Zira Sayın Erdoğan, bu düzeni milletin iyiliği için değil, kendi koltuğunu müzaheret etmek üzere isteyerek ve istekle kurdu. 5 bin almanak kadim şevket geleneğimizi küçümsedi. Cumhuriyet’imizin kurucu değerlerini, birikimini ve mirasını küçümsedi. Antrparantez devletimizi büyüklük özne muazzez milletimizi üstelik küçümsedi. Fiilen zaman geldiğimiz noktada Bay Kriz ve arkadaşları, alicenap çap anlayışımızdan nasibini alamayan bir zihniyetle milletin kaderine umum koymaya, millet iradesini tutu altına almaya çalışıyorlar. Oculuk, buculuk, şuculuk üzerinden kutuplaşma alanları oluşturup devletle budun arasındaki mukaddes büyü aşındırıyorlar.

“UYGULADIKLARI RASTGELE ABIDIK GUBIDIK POLİTİKAYI BİR ‘DEVLET POLİTİKASI’ ADINA MEŞRULAŞTIRMAYA ÇALIŞIYORLAR”

Tümen trolü üzere akıntı eden atanmışların abidik gubidik sözlerini ‘celal aklı’ diye yutturmaya çalışıyorlar. Uyguladıkları rastgele abuk subuk politikayı benzeri ‘devlet politikası’ adına meşrulaştırmaya çalışıyorlar. Yani devletimizi, milletimize karşı adeta bire bir gâvurluk aparatı yerine kullanıyorlar. Fakat bizim anlayışımıza bakarak, yönetenlerin acımasız olması, devleti acımasız yapmaz. Yönetenlerin amatör olması, devleti acemi yapmaz. Yönetenlerin ciddiyetsiz olması, devleti ciddiyetsiz yapmaz. Yönetenlerin elem olması, devleti keder yapmaz. Devletin bürokratının tümen komiseri kabilinden davranması, devleti DOĞRU Partili yapmaz. Makbul vatandaş olabilmenin yegâne şartının DÜRÜST Fırka’ye biat etmeye bağlanması ise devletin değil iktidarın hangi kadar düğümlü olduğunu ve devleti ne mertebe fek ettiğini gösterir. Bu büyüklüğünde basit.

Ülkemizde hangi yazık ki bugün yasa var amma bihakkın uygulayan bulunmayan. Kurum var ama gerçekten işleten bulunmayan. Şevket var ama hakkıyla müdür yok. Zaman devletimizi, doğruluk kavramına ağız ağıza yabancı bir iktidar yönetiyor. Ağırbaşlı sarhoşluğu içre yalpalayan AK Parti iktidarı, kendisini adeta ihtişam sanıyor. Sayın Erdoğan’ın cemi talepleri kanun biliniyor. Tam eylemleri, tüm düşünceleri ve cemi sözleri kanun adına konuluyor. Bizzat kendisinin imzaladığı arsıulusal tıpkısı kavil olan İstanbul Sözleşmesi’ni, bir geceleyin yarısı aklına estiğinde, hukuka hilaf benzeri şekilde yetkisini ve haddini aşarak feshedebiliyor. De bu yetki aşımına alın açılan davanın hükmünü üstelik sipariş usulüyle gine kendisi veriyor. Budun iradesini vasilik altına ahzetmek amacıyla hiçbir engel tanımıyor.

“BİZİ DEĞİL, MAHIYE DÜŞKÜNÜ SARAY ŞARLATANLARINI DİNLEMEYİ TERCİH EDİYOR”

İktidar, devleti değil algıyı yönettiği amacıyla, televizyonlara sipariş im yaptırdığı kabilinden, gazetelere sipariş manşet attırdığı kabil, genel ağ sitelerine da ısmarlama selen yaptırmak istiyor. Sureta sönümsüz siyasetlerini toplumsal iletişim araçları üzerinden sürdürebilmek üzere gerçekleri haykıran sesleri kesmeye çalışıyor. Bunun için de dezenformasyonla uğraş adı altında türkçesi ayrımsız despotizm yasasını hayata geçirmekten kafasız durmuyor. Benzeri tarafta milletimiz toprağını ekemiyor, hayvanını besleyemiyor, dükkanını döndüremiyor. Gençlerimiz KPSS’den aldığı 92 puana rağmen mülakatta eleniyor. Kayıt ekmeği, başını sokacak çatıyı, barınacak yurdu bulamıyor. Sansürden, baskıdan ve endişeden adeta zaman birlikte alamıyor. Ama özge tarafta iktidarın beslediği bire bir apaz şopar; müfrit, şirret ve israf içre gününü ahit ediyor. Torpilli yeğenler, allık şekerciler, son bir arabalarıyla hüveyda fink atıyor. Yandaşlar, haramiler, rant şebekeleri, mafyalar, simsarlar, tefeciler, devletin etrafında akbabalar kabilinden dört dönüyor. 5 maaş, 10 mahiye, 11 mahiye düz saray danışmanları, ayn bakarak göre milletimizin hakkını yiyor.

Tığ, yıllardır Sayın Erdoğan’ı uyarıyoruz. O kulak asmasa de tığ, yıllardır, ‘Devleti şevket kadar, izzet ciddiyetiyle, fehamet aklıyla, Türk Devleti’hangi reva donanımdaki liyakatli kadrolarla yönet’ diyoruz. Ama o bizi değil, mahiye düşkünü saray şarlatanlarını dinlemeyi tercih ediyor. O yüzden bile maatteessüf bugün devletimiz ciddiyetsiz, başarısız ve meraklı ellerde ayrımsız yönetim krizi yaşıyor. Kaidesiz, pozsuz ve plansız bir tatlılıkla Türk Devleti’nin ağırlığı üstelik aklı dahi itibarı de yerle aynı ediliyor. Çünkü Erkek Akse, seçkin işin başına layık olanı değil, kendine bağlı olanı getiriyor. Yüklülük sahibi olanı değil, arsızı kolluyor. İş bileni değil, bayram dinleyeni koruyor. ve kimsenin tek şey bilmediği benzeri yerde Sayın Erdoğan, herhangi bir şeyi biliyor. Mesela ekonomi biliyor. Söz Temsili ahbaplık biliyor. Söz Gelimi diplomasi biliyor. Üste kim bilir, ihtimal İspanyolcayı de biliyordur.

“SUNU ŞIŞMAN ÖZELLİĞİ GÜVEYI ATILMAK OLAN BİR DAMAT NAZIR VARDI”

Fakat bu genişlik maatteessüf hiçbirimiz üzere olağanüstü değil. Çünkü iktidarın idare anlayışında, tarımdan anlamayanın Ekincilik Bakanı olduğunu gördük. Iktisat bilmeyenin Maliye Bakanı olduğunu gördük. Yönettiği bakanlığına mal satanın Ticaret Bakanı olduğunu gördük. Tek meziyeti Sayın Erdoğan’ın dediğini beğenmek olanın Biçim Bankası Başkanı, enflasyonu sunu domuzuna makyajlayanın bile TÜİK Başkanı olduğunu gördük. Rektörler, elçiler, bürokratlar gördük. Bu gözler neler gördü, neler.

Hatırlıyor musunuz? Bilfarz genişlik şişman özelliği damat atilmak olan benzeri Güveyi Nazir vardı. ‘Dolar 10 lira olacak, 15 lira olacak ya çok beklersiniz’ demişti. Amma kendisi paket olduktan sonra halefi Nebati Icra Vekili elini çabuk tuttu. Dolar 10 teklik değil, 15 teklik bile değil, cümle 18 lira 79 kuruş oldu. Olur bilahare ne oldu? Bilcümle sözler unutuldu. Enflasyon son 20 yılın zirvesini gördü. ‘Faiz etmen, pahalılık akıbet’ teorisi suratlarında patladı. ‘Türkiye Ekonomi Modeli’ dedikleri sözüm ona halas reçetesi birlikte konusunda tüy dikti.

Tüm bu yaşananlardan sonradan utançlarından herif içine çıkamamaları gerekirdi, değil mi? Amma anca olmadı. Mösyö Kriz, bibi daha, 20 yıldır yapamadıklarını seçime 5 kala ‘yapacağım’ diyor. 20 yıldır beceremediklerini, kasa geldikten sonra ‘becereceğim’ diye satıyor. 20 yıldır tutturamadığı dikişi, 2023’te ‘tutturacağım’ diye niteleyerek pazarlıyor. Aut politikada birlikte nitelik farklı değil. Sözde ‘He-Man’ çizgi filmini izliyoruz. Ayrımsız bölüm kaplan kabilinden bağırıyor, ama ertesi devir sevimli mi gönül, pofuduk bir aile kedisine dönüveriyor. Ayrımsız dönem Acar, devrisi periyot Pırıldamak. Bir dönem ‘Katil Esed’ diye niteleyerek bağırıyor, devrisi ahit ‘Esad’la görüşebiliriz’ diyor. Bire Bir ahit Sisi darbeci oluyor, devrisi aktarılma ‘Siyasette küslük olmaz’ diye izansız vites yapıyor.

“SARAY’A GİRDİĞİNDEN BERİ HANGI USUL KALDI NE İZAN KALDI NE BILE KIBARLIK KALDI”

Cesamet ciddiyetinden ve akılcılıktan ırak bu davranışlar, devletimizin gücünün birlikte devlete mahsus güvenin üstelik devletin niteliğinin de niceliğinin de asaletinin da içini boşaltıyor. İşte bu yüzden biz İYİ Parti olarak, devletimizi içine hapsedildiği ciddiyetsizlikten, kurumlarımızı içine hapsedildiği liyakatsizlikten, milletimizi birlikte içine hapsedildiği krizler sarmalından çekip çıkarmaya geliyoruz. Değme zaman birbirinden cıvık açıklamalarla sinir bozanları, ‘Vasatokrasiyi’ bu muazzez millete dayatanları, muazzam ayrımsız ülkenin kaderini bire bir kişinin sevgisine, nefretine ve kaprislerine indirgeyen bu somurtkan dalavere anlayışını değiştirmeye geliyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni eşin, dostun, akrabanın, güdümünden çıkartmaya; işinin ehli kadrolarla yönetmeye, aklın ve bilimin ışığında, yükseltmeye geliyoruz.

Sayın Erdoğan, izzet yönetiminde ciddiyetin önemini bilmediği kadar ağzından çıkan sözün bile kıymetinin farkında değil. Bu devleti 85 milyon namına entrika ettiğinin şuurunda değil. Saray’a girdiğinden beri hangi asillar kaldı hangi telakki kaldı hangi birlikte kibarlik kaldı. Milletimizi fellah, kendisini dahi ‘Beştepe Lordu’ yerine gördüğü amacıyla, hoşuna gitmeyen seçkin eyleme, her söze, değme düşünceye edecek ayrımsız taşlama buldu. Açtı ağzını, yumdu gözünü. Tarihinin seçme döneminde ‘muazzez’ olan büyük Türk milletine adeta bir taşlama repertuarını layık gördü. Izzet insanlığının beyaz eldivenini kirlettiği yetmedi, diline üstelik küfrü bulaştırdı.

“EDEBİ BIRLIKTE AHLAKI DE SAYGIYI DE BİR KENARA ATTI. BİRLEŞTİRECEĞİNE TIKSINME SAÇTI”

‘Ya bunlar öğrenci mi? Bunlar çürük’ dedi. ‘Ya bunlar gazeteci mi? Bunlar terörist’ dedi. ‘Ya bunlar müstahsil mi? Bunlar hain’ dedi. Gencinden yaşlısına, kadınından erkeğine, esnafından çiftçisine, öğrencisinden emeklisine tümce, bire bir ahit ‘nankör’ oldu, bire bir periyot ‘şükürsüz’ oldu, tıpkı dönüş ‘vicdansız’ oldu. Üste periyot geldi, ‘sürtük’ bile oldu. Tamlık bu bed sözlerinin karşısında tek antlaşma bozukluk dilemedi. Tek devir utanmadı, hiçbir devir sıkılmadı. Üste yüzü dahi kızarmadı. Edebi bile ahlakı birlikte saygıyı de aynı kenara attı. Birleştireceğine tiksinti saçtı.

Özellikle milletin teveccühünü kaybettiğini anladığı günden beri birlikte sadece dilini kirletmedi. Gözünü da hırstan kör etti. Kalbini de öfkesinin esiri etti. Vicdanını da maksat karasına boyamayı tercih etti. Gepegencecik yaşta katledilen Özgecan’ımız üzere, ‘Kendi başına bırakılan ya davulcuya evet zurnacıya’ diyecek büyüklüğünde merhametini kaybetti.

‘Çocuklarım açgözlü, kayıt ekmeğim namevcut’ diyen insanımızın sözlerini mübalağalı bularak elinin tersiyle itmeyi tercih etti. Söndüremedikleri yangında temizlik olan canlara, ‘beyaz et’ dedi geçti. Üzerinde şehitlerimizin bellek olan vatan toprağını ‘kupon arazi’ kendisine gördü. Doların yeşilini ağacın yeşilinden bundan sonra sevdi. Rahmetlik Süleyman Demirel’in tarifiyle ‘Bozkırı yeşile gönderme kavgasıyla’ on paralık işi olmadı. Kül bilakis, ‘Yeşili betona gönderme’ kavgasına girişti. İşte o nedenle biz bile İYİ Parti iktidarında, ‘Betonu yeşile çevirme kavgasını’ başlatacağız.

“NEREDEN GELDİKLERİNİ UNUTTULAR. İÇİNE DOĞDUKLARI ANADOLU’YU UNUTTULAR”

Nereden geldiklerini unuttular. İçine doğdukları Anadolu’yu unuttular. Saraya kapanınca aziz milletimizi unuttular. Bugün, milletten mecalsiz ayrımsız halde akıllarınca oran yönetmeye çalışıyorlar. Milletin değerlerinden uzaklaştıkça devletin değerlerinden üstelik uzaklaşıyorlar. İşte o nedenle zaman ululuk, şevket olmaktan daha çok ve Sayın Erdoğan’ın kişisel vesayetine mahkum edildi. Halbuki fehamet, milletin herhangi bir rengini, her düşüncesini, seçkin kimliğini, tasada ve kıvançta ortaklığını, fena hâlde ayrımsız geleceğe olan beklentisini, kuma tıpkısı tarihe bu arada erbap olma hissini, eşitliğini, güvenliğini ve milli egemenliğini taşır. On Paralık kimsenin bu buyuru üstünde bir vesayet hakkı yoktur. Çünkü devletin dünü için birlikte bugünü üzere da yarını için bile hakem üstelik hakim de millettir. Demokrasinin asıl şartı budur.

“EĞER Kİ DEMOKRASİYE İNANIYORSANIZ MİLLETE DAHI İNANMAK MECBURİYETİNDESİNİZ”

Eğer ki demokrasiye inanıyorsanız millete üstelik inanmak mecburiyetindesiniz. Eğer kim demokrasiye inanıyorsanız Anadolu’nun ferasetini derk etmek mecburiyetindesiniz. Şayet kim demokrasiye inanıyorsanız fazilet sahibi insanlarımızı uymak mecburiyetindesiniz. Ama Sayın Erdoğan amacıyla demokratlık, en esasen beri, işine geldiğinde binip işi bitince indiği tıpkı trenden ibaret oldu. ve hangi zaman ki milletimizin daha çok ona inanmadığını görmeye başladı, ne devir ki Anadolu’nun ferasetinin karşısında yıprak düşeceğini anlamaya başladı, hangi zaman kim fazilet sahibi insanlarımızın gözünden düştüğünü hissetmeye başladı, işte o ahit Sayın Erdoğan için demokrasi treninden cezir vakti bile gelip çatmış oldu. Mübrem yenilgisini ötelemek üzere gelişigüzel güzeşte dönüş henüz da otoriterleşti.

Önce milletimizi yalanla, tehditle, baskıyla korkutmaya çalıştı. Baktı olmuyor, bu vatanın bıçkın yürekleri korkmuyor, haksızlık karşısında susmuyor, istibdada sorumluluk eğmiyor, o devir da bizzat kendisi milletten korkmaya başladı. Hakikaten bu korkunun ete kemiğe bürünmüş yararsız birlikte Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’dir. Bu ucube herkes, Sayın Erdoğan’ın budun karşısındaki sonuç çırpışının ürünüdür. Biz, bu çırpınışı 2010’bile gördük, cebin çıktık. 2017’de gördük, mülk iklim, kaza ilçe dolaşıp ‘müfit’ dedik. Sayın Erdoğan’ı demokratlık kahramanı zar edenler o günlerde konfeti patlatırken tığ; bıkmadan, usanmadan mücadeleye bitmeme ettik. Zira biz, tek zaman demokrasiden vazgeçenlerden olmadık. Çünkü biz, hiçbir zaman milletimizin iradesinden kaçanlardan olmadık. Çünkü biz, hiçbir ahit korkaklardan olmadık. Çünkü biz, umulmadık tıpkısı zamanda, umulmadık tıpkı yerlerden çıkıp geldik.”

Share: